info@diyabetleyasamdernegi.com

0 544 749 07 07

Search
Close this search box.

Diyabetle Yaşamda Diyabetin Psikolojik Etkileri

7 gün 24 saat boyunca devam eden bir sorumluluğunuz olduğunu düşünün: Diyabet yönetimi tam da böyle bir süreçtir. Kan şekeri seviyesini kontrol altında tutmak ve diyabetin yaşamı değiştiren komplikasyonlarının gelişme riskini azaltmak sürekli bir çaba gerektirir.  Bu süreçte zaman zaman kendinizi bunalmış, sıkışmış, depresif ve sinirli hissedebilirsiniz, aynı zamanda kan şekerindeki değişimler ya da diyabetin tanısı almış olmanız psikolojinizi etkileyebilir. Tüm bu duyguların normal olduğunu unutmayın. Gelin, diyabet ile psikoloji arasındaki bağlantıyı ve iyi hissetmenize yardımcı olacak çözümleri daha yakından inceleyelim.

Tanıdan hemen sonra: Diyabete Karşı Öfke ve İnkar

Diyabet tanısı aldığınızda ilk sorunuz ‘’Neden ben?’’ olabilir ve hastalığa karşı öfke duyabilirsiniz. Öfke duymak, diyabetle yüzleşme sürecinizde normaldir, ancak öfkenizi kontrol etmeyi öğrenmek aynı zamanda diyabeti yönetmenizi kolaylaştıracaktır.

Teşhisten  kısa bir süre sonra sıklıkla karşılaşılan diğer bir duygu da inkardır. “Ben diyabet olamam”, “İnanmıyorum” ya da “Bir yanlışlık olmalı” gibi cümleler kurmaya başlayabilir ve hastalığı reddetme eğiliminde olabilirsiniz. Ancak bir süre sonra teşhisinizi kabul etmeli ve harekete geçmelisiniz. Diyabeti uzun süre inkar etmek, erken korunma ve tedavileri uygulamanızı engeller ve  hastalıkla başa çıkmak konusunda güçlük yaşamanıza neden olabilir.

Uzun Süre Diyabeti Yönetmek ve Diyabet Sıkıntısı

Diyabet sıkıntısı, diyabetli bireyler arasında oldukça yaygındır ve psikolojik bozukluktan farklı bir kavram olarak değerlendirilir. Diyabet yönetimi, sürekli olarak ilaç dozunu, kan şekeri seviyesini, beslenme ve egzersiz düzenini takip etmeyi gerektirir. Eğer uzun süredir diyabetle yaşıyorsanız tüm bu gerekliliklerden dolayı, kendinizi sıkılmış, yorgun ve bunalmış hissedebilirsiniz. Bu durum genellikle diyabet sıkıntısı olarak adlandırılır.

Diyabet sıkıntısı göz ardı edildiğinde zayıf ilaç kontrolü, kan şekerinin yetersiz takibi, kötü beslenme ve yetersiz egzersiz gibi olumsuz davranışlara neden olabilir ve sonucunda diyabetin vücudunuz üzerindeki etkilerini derinleştirebilir.

Diyabet ve Depresyon 

Depresyon, hayatınızın her alanını etkileyebilen ciddi bir hastalıktır, diyabet ve depresyon arasında çift yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Diyabet tanısı depresyon görülme ihtimalini artırırken, depresyon diyabet gelişimi için bir risk faktörüdür ve diyabet yönetimini zorlaştırarak komplikasyonların ortaya çıkmasını hızlandırır. Diyabetli kişilerin depresyona yakalanma olasılığı, diyabeti olmayan kişilere göre 2 ila 3 kat daha fazladır. Öte yandan depresyon, tip 2 diyabet geliştirme riskini %60 oranında artırabilmektedir.

Hipoglisemi Korkusu

Hipoglisemi korkusu, hipoglisemi riski ya da oluşmasıyla  tetiklenen aşırı korku halidir. Birçok diyabet hastası beklenmedik bir anda hipoglisemi yaşamaktan, dışarıda ya da kalabalık bir ortamda bilincini kaybetmekten, düşerek yaralanmaktan ve kendini rezil etmekten endişelenir. Hatta bazı diyabet hastaları çok nadir olsa da en kötü senaryoyu düşünerek hipoglisemi nedeniyle aniden hayatını kaybetmekten korkabilir. Daha önce hipoglisemi yaşamışsanız bu konuda endişelenmeniz normaldir, ancak bu korkuya teslim olmak hayatınızı ve diyabet yönetiminizi olumsuz yönde etkileyebilir. Hipogliseminin nedenlerini , önleme ve tedavi basamaklarını öğrenerek bu korkuyu yenebilirsiniz.

Yeme Bozuklukları ve Diyabet

Diyabeti doğru bir şekilde yönetmek için beslenme düzeninize özen göstermeniz, kilonuzu takip etmeniz gerekir.  Bunlar sağlınız için önemlidir, ancak bu özen ve takip bir tür takıntıya dönüşürse, özellikle de diyabet yönetiminde mükemmel olmanız gerektiğini düşünüyorsanız, yeme bozukluğu geliştirme riskinizi artırır.

Aşırı yemek yeme, kasıtlı olarak yetersiz beslenme ya da yediklerini zorla çıkarma gibi farklı tiplerde görülebilen yeme bozuklukları ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir, diyabetle birlikte görüldüğünde ise diyabet yönetimini olumsuz etkiler, komplikasyon riskini artırır ve hatta ölümcül olabilecek durumların oluşmasına yol açabilir. Bu nedenle, beslenme, kilo kontrolü ve vücut algısı konularında gerçekçi, sorumlu ve sağlıklı davranışlar geliştirmek ve gereğinde doktorunuz yada beslenme uzmanınıza danışmak büyük önem taşır.

Diyabete Bağlı Gelişen Anksiyete Bozukluğu

Anksiyete yani kaygı bozukluğu, kişinin hayatını önemli ölçüde etkileyen, sık, yoğun ve aşırı endişe ile kendini gösteren psikolojik bir durumdur. Anksiyete ve diyabet arasında tıpkı depresyonda olduğu gibi çift yönlü bir ilişki vardır. Anksiyete bozukluğu olan kişilerde tip 2 diyabet gelişme riski yüksektir, diyabetle yaşayan kişilerde ise anksiyete bozukluğu sık görülür.

Anksiyete bozukluğu, kötü diyabet yönetimine, diyabet komplikasyonlarının görülme riskinin artmasına ve yaşam kalitesinin düşmesine neden olabilir. Ayrıca, terleme, çarpıntı, titreme ve mide bulantısı gibi fiziksel belirtilerinin hipogliseminin belirtilerine benzemesi nedeniyle fark edilmeyebilir.

Diyabetin Psikolojik Etkilerine Karşı Destek Alabilirsiniz

Henüz yeni diyabet tanısı almış ya da uzun zamandır diyabetle yaşıyor olabilirsiniz. Diyabet yolculuğunuzun herhangi bir döneminde diyabeti yönetmekte zorlanabilir, bahsettiğimiz psikolojik etkileri ve hatta daha fazlasını deneyimleyebilirsiniz. Bu yolculukta tümü normaldir, önemli olan bunların farkında olmaktır. Eğer siz de diyabetin psikolojik etkilerini yaşıyorsanız bir psikiyatriste yada psikoloğa başvurabilirsiniz. Psikolog:

  • • Yeme alışkanlıklarınızı, aktivite düzeylerinizi ve genel sağlığınızı kademeli olarak iyileştirmek için gereken davranışları edinmenize,
  • • Kan şekerini düzenli olarak ölçmek, ilaçları düzenli kullanmak ve diğer diyabet öz yönetim yöntemlerini öğrenmek için etkili adımlar atmanıza yardımcı olabilir.

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest